NEDEN METAFİZİK VE BİOEJERJİ
KIYMETLİ KARDEŞLERİM: Bilindiği gibi elmas ve kömürün aslı karbondur. Ancak biri belirli bir işlemden sonra elmas, diğeri kömür oluyor. Aynı şekilde insanların da aslı birdir. Bütün insanlar aynı maddi ve manevi uzuvlar ve ruhla donatılmıştır. Ancak bunların doğru yahut yanlış kullanılmalarıyla insan arasındaki farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Maalef, toplumumuzda elmas karakterlilerin yanı sıra kömür karakterliler de mevcuttur. Kendilerini çok az bir dünya menfaati karşılığında şeytana köle olarak teslim eden bu kömür karakterli insanlar büyücü ünvanıyla insanların içine karışıp insanlara zarar verebilmek için tüm güçleriyle çalışmaktadırlar. Bunun neticesinde nice insanlar işlerinden iflas etmekte, niceleri hastalıklarla boğuşmakta, niceleri de huzurlu olan yuvalarını bir daha görememektedir. Rabbim bizleri her türlü sihir, büyü ve musallattan muhafaza etsin.
Şunu unutmamak gerekir ki yapılan her büyü tutar ya da tutacak diye bir şey yoktur. Manevi olarak kendimizi muhafaza ettiğimizde bizlere yapılan büyülerin tutma olasılığı çok düşmektedir.
KIYMETLİ KARDEŞLERİM! Eskiden beri sihir, büyü ve cinler vardır. Bunlar bazen insan vücuduna nüfuz eder. Onlardan korunmak için belirli metotlar kullanılır. Bazen sihir ve büyüden korunmak için bilinçsiz yapılan işlemler insana faydadan çok zarar vermektedir.
Öncelikle sihir, büyü ve musallatın belirtilerine bakmak lazım. Eğer bizde bu belirtiler varsa işin ehli (metafizik uzmanı ya da havas hocası) kişilere müracaat etmemiz gerekmektedir.
Kesinlikle şunu unutmamak lazım! Bu ilim (havas ilmi) tıptan ayrı düşünülemez. Bizlere müracaat eden danışanlarımızın çoğunda halk diliyle “hocalık” değil, doktorluk sıkıntılar bulunmaktadır. Bu tür kişileri iyi bir psikiyatri doktoruna yönlendirmek gerekmektedir. Aksi takdirde kişi kendisini daha fazla rahatsız olmaktan kurtaramaz.
Unutmayalım ki hiçbir insanda şifa verme–dağıtma gücü, imkanı diye bir şey yoktur. Bu mümkün de değildir. Ancak öğretilen ilim, bilim, teknik ve metotla bazı uygulamalar yapılmaktadır. “Bunlar lazım mı?” diye sorulacak olursa “tabiki de lazımdır” deriz. Ama arka planda her şeyi yapan ve yapmaya gücü kuvveti ve kudreti olan şifanın asıl sahibi Allah (c.c) olduğunu kesinlikle unutmamak gerek.
BURDA ASIL MESELE NEDİR?
Tabi ki de başımıza bir musibet geldiğinde kapı kapı gezeceğiz. Üzerimizdeki belanın ve musibetin gitmesi için çaba gösterip vesileler arayacağız. Burada dikkat etmemiz gereken konuların başında itikadımızı korumak, şifanın sahibini unutmamak ve ehil olan bir kişiye gitmeye dikkat edeceğiz.
Rabbimiz şifasını hiç bir aracı olmadan da vermeye Kâdirdir, fakat âdetullâh gereği bunu sebeplere bağlamıştır. Her ne sebep olursa olsun Rabbimizi unutmadığımız zaman imtihanı kazanmış oluruz.
İnsanların insanlara şifa vermesi veya şifa dağıtması diye birşey yoktur. Hiç bir güç Allah’ın kapısından büyük değildir.
Sizler Allah’ın ipine (Kur’an ve sünnete) sarılırsanız sizi bu ipten hiçbir beşeri güç koparamaz.
RABBİMİZ BİR AYETİ KERİMEDE ŞÖYLE BUYURUYOR:
“Biz Kur’an’ı mü’minlere şifa ve rahmet olarak indiriyoruz. O, zâlimlerin ise ancak ziyânını artırır.” (İSRA SÜRESİ 82. AYET)
Değerli kardeşler bizim bu yapacağımız uygulama tıbbi bir uygulama değildir.
Tamamen rukye (kuran okuyarak) sistemine tabii manevi bir uygulamadır.